ben de yerim panpa. çay dökmekle çay koymak arasında da var böyle bir ilişki. çay dökülür mü lan! israf.

ben ikisini de yapmıyorum üzerime döküyorum ki derim absorbe etsin

içilir panpa. içinde katı bir şey yok. o yüzden içilir diyorum.

içilir bence.

ben çorbayı küpten kalıplara koyup dondurucuda donduruyorum. sonra ağzıma alıp somuruyorum. çok güzel oluyor. sonuç: çorba somurulur.

sözgelimi birayı tabağa koyup kaşıklasak da sonuçta içmiş olacaktık. çorba da sıvı olduğundan içelim derim ben. komposto falan da aklıma geldi şimdi, içinde meyve taneleri var ama içiliyor.

taa küçükken benim de kafama takılmıştı bu çorba reklamları yüzünden. bardağa koyup içiyolar. çorba dediğinin içine doğrayacaksın ekmeği mis. hele bi de tarhanaysa. ben yerim arkadaş. ekmeksiz de çorba içmem. bu da böyle bi ironi olsun.

içilir aga. hatta ben bazen dediğin gibi kaseden ağzımı dayayıp içiyorum.

ekmek bandırır,doğarsan yenilir. kaşıklar, kafaya diker ya da kupaya doldurursan içilir.

türkçe'de içilir, ingilizce'de ise yenir. en azından günlük kullanım içerisinde böyle kalıplaşmıştır.

cclenar
ram test programı
office programı
adobe reader
driver paketi
bunlar benim çok işime yarıyor...
Dediğin makaleyi bilmiyorum ama bulsak keşke...

ataman bende isterdim aynısını bulmayı :)
Teşekkürler hemen indircem bu dediklerinizi yokmu daha?

boyle mobilize olmak, bellegi takinca her bir bilgisayari kendininmis gibi kullanmak cok hos. Ama o 3 kurusluk bellegi kaybedince acayip dert oluyor. Malum bunlar kaybolmalariyla/unutulmalariyla meshur.
Felsefemi araya sokuyor ve kaciyorum;
"kaybettiginde uzulmeyecegin seylere sahip ol"

Ccleaner, gerekli driver'lar, mozilla firefox/opera/google chrome setup, antivirüs setup, MS Office, video player setup, WinRAR, Combofix, Winamp (Ben AIMP2'i tavsiye ederim), K-lite Mega Codec Pack, Ac3 (ses codec'i), Alcohol 120%, Nero Burning Rom.

Bunlarla beraber başka programlar da var ama temel olarak bunları gerekli görüyorum. Örneğin altyazı düzenleme ile uğraşıyorsan Subtitle Workshop, torrent kullanıyorsan µTorrent, mp3 kesip bölüyorsan Power Mp3 Cutter, ekran görüntüsü almak için ScreenHunter, fotoğrafların boyutlarını ayarlamak için FSResizer ve daha nicesi. Hepsini de severek kullanıyorum.

ne olursa olsun programların alayı portable olsun.

portableapps.com un suite'i var, adamlar en güzelleri seçmiş koymuşlar içine. Burda kim ne derse onun içinde vardır büyük ihtimal. 3 çeşidi var en büyüğünü yükle rahat et.

portableapps.com

portableapps'a baktım da, çok alakasız ve gereksiz programlar var. Kendi programlarını seçmen en sağlıklısı bence. Ha tabii, bunların portable application olması işin ayrı bir güzelliği, onu inkar edemem.

biraz daha rahat içimli. geri kalanı "artiz"lik bunun şaraplı rakılı versiyonları da var kafa yapma ihtimali yüksek zayıf bünyeler için.

cappucchinolu tütünle iyi gidiyor allahsız :)

rahat içimli değil, aksine çekimi daha zor ama aromayı kuvvetlendirmek için konuyor genelde. mesela limonlu nargilenin içine limon dilimleri atılan yerler var.

tadı güzelleşiyor. süt tozu koyuyorlar, süt değil bu arada.

süt koyulur, tütünün tadının daha iyi gelmesi için.

etrafa haber salın illaki tekrar geleceklerdir. aynı numara için. sonra yapılacaklar size kalmış. zamanında bizede böyle bir paket gelmişti ama posta ile postacı tanıdık olduğundan açtırmıştı paketi ücreti ödemeden içinde konfeksiyonlarda kullanılan kukalar vardı.

işin aslını uzatmadan söylüyorum, zamanla motorun ömrünü yiyorsunuz.

benzin değil motorin kullanan araçlarda uygulanıyor. emisyonu da artırıyor.

kamyoncular da yapar bunu. evet.

benzinliye olmaz. dizel ise sırf yağ bile çalıştırır.

hayır bildiğim kadarıyla benzin sıkıştırılıp patlatılınca basınçla pistonlar çalışıyor. yağ ise direkt yanar. patlama sağlanır mı? tm'ciydim lan ben anlamam kimyadan fizikten...

benzin sıkıştırılıp patlatılmaz. buji ile ateşlenmesi gerekli. dizellerde ise buji yok yakıt benzinliden daha yüksek oranda sıkıştırılarak patlama gerçekleştirilir.

dizel araçlar sırf yağ ile bile çalışır. 10 numara ince yağ derler. evet uzun vadede motora zararlıdır. egzozdan da siyah siyah duman çıkartır. ama mazota göre çok daha ucuzdur. kırsal motorinden de ucuzdur. kamyoncular, otobüsler, minibüsler, dolmuşlar falan hep kullanır.

bujiyle ateşlenerek yakıldığını biliyorum benzinlinin de dizelde sadece basınç mı var ateşleme yok mu?

dediklerinin hepsine yakın olarak oturabileceğin yer hasanpaşadır. özellikle doğuş üniversitesi civarı

libadiye taraflarindayiz biz de, uzak sayilmaz bu dedigin yerlere. evler cok guzel ve ucuz buralarda ama karsiya gideceksen cekilecek dert degil. iskence resmen her sabah uzuncayir'a gidebilmek zaten buyuk bi huner istiyor, sonra uzuncayir tikis tikis. kendinden soguyorsun valla. hic bulasma eger sabah ve aksam trafiklerine kalacaksan.

acıbademde ev tutacan en güzeli. metrobüsün yakınında. uzunçayır bir durak aşağıda kalıyor. küçük çamlıca'nın diğer taraflarından metrobüse ulaşım problemli olur.

en bilinen ve en iyi sonuc vereni abbyy.

kullanimi cok kolay. zaten turkce dil destegi de var. ilk ekran geldiginde resim dosyasindan word diyorsunuz o zaten bir sure sonra size veriyor.

sayet fontlar bozuk degil ve taramalar iyiyse neredeyse 0 hatayla sonuc verir.

el yazımı bile çeviriyor namussuz. ben okuyamıyorum kendi yazımı bu okuyor.

abby finereader yunan alfabesi ve özel karakterler içeren resimlerde insanı deli ediyor, onun dışında oldukça başarılı, başka bir program arama bence. Şimdi aramaya üşendim ama bir site ocr programlarına test yapmıştı, abby açık ara önde görünüyordu.

Yeni Türkü sanırım.

yeni türkü diye hatırlıyorum ben de.

kesinlikle yeni türkü.

www.youtube.com

Yeni türkü diye geçiyor ama bestelerin çoğu cengiz onural'ın

hacım markadan anlamam
eğer bayan da kullanacaksa dijital alacaksın
on gramın hesabını yaparlar ya ondan dolayı.
ama en güzeli normali.
al bi tane yıllarca kullan.

dijital al daha kullanışlı okuması kolay. ayrıca daha doğru gösteriyor bence. çeşitli ağırlıklarla yaptığım denemelerde sonuçlar doğru çıktı.

mahkeme taşınabiliyor. mahkeme açılan ildeki adliyeye gidip sorarsa yönlendirirler. dosya numarası falan elinde olsun ama.

Mahkeme taşınır doğru, adliyeye gidin yardımcı olurlar fakat ilk duruşmaya girecek demişsiniz, zaten 2.duruşma olacağını sanmıyorum. Bir arkadaşımın başına gelmişti, ilk duruşmada para cezası (ertelendi) + denetimli serbestlik vermişlerdi, geçmiş olsun.

üniversiteden alınan şu öğrencinin şu tarihlerde sınavı vardır mealindeki bir yazı işe yarayabilir. gidememesi durumda

Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir. Bu durumda mahkemenin taşınması mümkün değil. CMK sanığın talimatla ifadesinin alınmasına cevaz veriyor. Ancak yargıtay kararlarına göre "Talimat mahkemesinde ve müdafi olmaksızın alınan sanık ifadesi ile yetinilerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır." Bu nedenle mahkemeler sanığın ifadesinin talimatla alınmasına genelde sıcak bakmıyorlar.
Arkadaşınız davanın görülmekte olduğu mahkemeye dilekçe yazarak duruşmanın atılı olduğu tarihte sınavlarının olduğundan bahisle ifadesinin ikametgahının bulunduğu yer mahkemesinde alınmasını talep edebilir. Dilekçenin akıbetini mahkeme kalemini arayarak sorabilirsiniz. Kabul edilirse zaten Kuşadasındaki adliyeden ifadenizin alınacağına dair celp gelir.

www.efilateli.com

Metroya git orda kesin vardır. Ya da alışveriş merkezlerinde olur.
Ya da markafoniyi takip et, orada da çıkabilir.

kaliteli bir şey istemiyorsanız mahmutpaşayı gezin derim (pazarlık yapın)

Yurtdışı çalışma dediğine göre yüklüce eşya ile gideceksin. O yüzden kumaş bir bavul alman kilo haddi açısından faydalı olur, zira hard-cover bavulların boş halleri bile 4-5 kg geliyor.

Aslında kaliteli birşey istiyorum. Zira bu tip şeyler bir kere alınır.

Şimdi bir araştırma yaptım ufaktan, Desa Samsonite satıyormuş, onun outlet mağazasına gideceğim.

@cakabo, aynen ben de öyle düşünüyorum.
20 aylık kontrat ilk etapta. Ondan yazlık kışlık ne varsa doldurup öyle gideceğim.

ağır bi bavul alma bence. samsonite ın falan boşken bile eşek ölüsü gibi olan bavulları var.

hard case olmayacak zaten, ama mümkün olduğunca büyük olsun istiyorum.. 80 cm'lik bir soft case buldum, sanırım daha büyüğü yok soft'ların. 85 cm hard case var ancak onlar da eşşek ölüsü gibi olur eminim...

Bence de hard case olmasın ve mutlaka 4 tekerlekli olsun, iki değil, çok daha pratik. Son mesajı okumadan bunları da yazmıştım ama anlamı kalmamış pek. Carrefour, Metro gibi yerlerde vardır, en kaliteli bavullar bile iki üç seferde orasından burasından patlıyor zaten, bence de çok para vermeyin.

(bkz: mercan yokuşu )da hayvani büyüklükte olanları çok uzuca bulabilirsin. pazarlıkla tabi.

metroda var ben yurtdışına giderken oradan almımştım 200 liraya 8 yıl garantili çok büyük içine 45 kilo kıyafet sığdırdığımı bilirim net tavsiye ederim

bu arada cogu havayolunda ikinci bavula ucret odendigini ve kilo kisitlamasi oldugunu bilin. havayolu sitelerinden ogrenebilirsiniz. yani battal boy alsaniz da fazladan almis olabilirsiniz

herkese tabsiyeleri için çok teşekkür ederim, alırken herkesin görüşlerini göz önünde bulunduracağım.

Şurdan baktın mı? İst'da yaşadığım için ihtiyaç duymadım hiç.:(
www.hostelsclub.com

Hush Hostel- Kadıköy'ün çok merkezi bir yerindedir.

70 liraya gecelik 3 -4 yıldızlı otelde kalırsın boşver pansiyonu

www.tatilsepeti.com

www.tatilsepeti.com

www.tatilsepeti.com

öğretmenevleri de olabilir bu www.zubeydehanimogretmenevi.com

pencere yada kapılara takılan kilitler etkilidir ama cam kırılıp içeri girilebilir zaten bunlar ucuz şeyler. parmaklık daha kesin bir çözüm olacaktır. ama unutma hırsıza kilit dayanmaz diye boşuna dememişler adamlar kamyon krikosuyla çelik kapı açabilecek kapasiteye sahipler.

Tavuğu haşla. Sonra bir tavaya yağ koy garnitür ile tavuğu karıştır. Güzel birşey çıkacaktır.
Tercihe göre ketçap-mayonez eklenebilir. Yanında kola iyi gider.

ufak ufak doğra. sonra kaynar suya at haşla. tadına bakarak anla haşlanıp haşlanmadığını. sonra domates ve biber kes ufak ufak. isteğe bağlı soğanda olur. sonra biber varsa soğanı yağda kızart. bu arada haşlanmış tavuğu al tabağa. sonra tavuğu koy. biraz pişir biberle. sonra domatesleri at kaybolsun domatesler. sonra biraz salça kat. yarım çay bardağı su dök salça kolay karışsın diye. sonra garnitürün suyunu süz yıka falan. en son onu dök. bir iki dakikada onu çevir. kafana göre baharat at. kalan tavuğun suyundan da pilav yap.

garnitüre bile gerek yok. teflon tavaya çok az yağ dök kısık ateşte tavukları koy. tavaya kapak kapat. tavukların kendi suyuyla, yağıyla pişmesini kızarmasını bekle.

fırına atsam garnitürü tavuklarla beraber üzerine salca kekik karabiber su falan ekleyip o nasıl olur ?

şükela olur :)

bak deniycem en kolay o geldi, beğenmezsem hoş olmaz :)

fırında da gayet güzel olur. ama salça yı fırına koymadan sıcak suda erit içine tuz karabiber falan ekleyip bir taşım kaynat tepsiye dök kaşıklada tavuklara sür. ama suyu çok abartma

@mr fusion, şimdi aynen dediğin gibi yapcam. tavukları sosla karıştırıp üzerine de garnitürü dökücem ve fırına yollycam. 200 derece iyi midir ?

eğer evde fırın poşeti varsa çok daha güzel pişer kurumadan!

gönlünden ne koparsa de olmadı yemek ısmarlarsın de.

grafik dizgi çalışması zorluğa göre değişir ama genelde saati 40-50tldir.

çok zor değil dediğim gibi amatörüm bu konuda.

hocam ben çevirmenim, bazen bana gelen orijinal belgeleri üzerinde rahatla çalışılabilir hale getirmek için o hamallıkları da yapmak zorunda kalıyorum, çeviri ücreti kelime üzerinden olduğu için, bu işe de ekstradan 1000 kelime=10 TL ücret alıyorum (yazması değil sadece sayfa, tablo düzenlemesi bana aitse). benimki de amatör işi oluyor açıkçası, bir fikir verir herhalde.

biostan otomatik kapanma derecesini yükseltebilirsin. bu seferde yanma tehlikesi baş gösterir en güzeli temizlik.

soğutucu alabilirsin altına. 5 liralık dandik bişey alma, paraya kıy alüminyum güzel bişe al fanlı manlı. ya buna para vereceksin, ya da en yakın "notebook tamiri yapılır" yazan dükkana para vereceksin. tavsiyem ikincisi.

öncelikle sert zeminde kullanacaksınız, öyle yastık yorgan üstünde değil.
muhtemelen biliyorsunuzdur ama varsayımlara güvenmemek lazım.

masanın üzerinde kullanıyorum evet. en güzeli temizlik derken, dosya temizliği mi içini açıp tozları temizlemek mi, başka bir şey mi anlamadım tam.

tozlar. tozlar olunca soğutma kötüleşiyor. sonra ağır kullanımda sıcaklıklar çpok yükseliyor. sistem de bakıyor gidişat kötü, çat diye kesiyor elektriği bir şeyler zarar görmesin diye.

fan bozulmuş olmasın ? öyle çat diye kapanmaması lazım.

paraya kıyacaksın zalman soğutucu alıcaksın alıaksın eğer benim gibi hp kullanıyorsan bilindiği gibi genelde hplerin bi ısınma problemi vardır bu sorunu benim laptop servise gidip harddiski değişince düzeldi sanırım laptoplarda hazır gelen harddiskler biraz eski yapım oluyor ve ısınıyor çoğu kişi ne alaka dicek ama benim kinde toshibanın bi hdd si wardı servise gidince hdd değişti western digital takıldı fanı can sıkıntısına kullanıyorum o el yakma kalmadı eskisi gibi :) işlemci gerektiğinde ısınıyo tabiki..

sırt üstü yat kafayı biraz daha aşağı ver yatağın ucundan falan sarkıt

sene 94 ya da 95

ailemin durumu pek iyi degil. bas agrisindan gözlerimi acamiyorum, yasim o zaman 12- 13 falan, tuzlu su dediler, ben direk denize girdim(akdeniz)

deniz suyunu boyuna burnuma cekiyorum, boyuna burnuma cekiyorum ama sonrasinda sümkürmüyorum.

bu olay 3-4 gün boyunca yaklasik ortalama 20 dakika falan sürdü, sonra dus alirdim ve direk yatar bi iki saat uyurdum, uyandigimda yastik carsaf su bu heryer kuru sümükle kapli olurdu ama baya rahatlamis uyanirdim

o 3-4 günden sonra hayatim boyunca bi daha sinüzitden dolayi sikayetim olmadi, islak saclarimla su an pencerenin önünde yaziyorum bunu..

-------------------------------



copy/paste yaptim ama yardimi olur diye düsündüm

başparmak ve isaret parmagi ile iki kasin arasinda burun kemigini hafifce sıkarken bi yandan da dilinle damağın, dişlerin arkasındaki çukur bölgesinden başlayarak geriye doğru bastır. bi 20-30 sn bu hareketi yapınca sinüsler akmaya başlıyor. orada bir kemik varmış onu hareket ettirmiş oluyorsun. beni epey rahatlattı.

enjektör bul bir yerlerden 10luk falan iğnesini söküp ucunu sok burnuna bas tuzlusuyu

ben hiç denemedim ama deneyen hastalar memnun. sinus rinse kit işinizi görebilir.

iyi iskender kol gibi fiyatlıdır. yeri de "garaj"dır, levent'te.

maksimum 20 lira falan olsun. kol gibi fiyattan kastım daha yukarıdaki rakamlar.

20'ye yersin orda :)
sonuçta kaliteli et pahalı o yüzden pahalı oluyor. kol gibi derken ben 20-25 tl anladım.

taksimde bereket halk döner fena değil bence ama beşiktaşta karadeniz dönercisi var ufacık bi dükkan orayı şiddetle tavsiye ederim vedat milör falan da gitmişti oraya:)

(bkz: iskender iskenderoğlu ) mucidi

besiktas karadeniz tek geciyorlar.

saat tam 6 da e-10 otobüsü varmış onunla gidebilirsin

korsan taksi olarak şöförlü araç kiralama diye bak nette

yarın pazar sabah ta 6 diyosun taksiye bosuna para verme.. Trafik olmaz yolcu olmaz rahat gidersin..

vapurdan iniyor sola doğru yürüyorsun. yada tramvaya biniyorsun

en sık gidilen yerlerden biri de sahildeki çay bahçeleridir. eskiden biz alırdık poğaçamızı simidimizi orada çayla yer içerdik. moda caddesinin sonuna kadar yürüyün. yol ikiye ayrıldığında sağa devam edin. (soldan giderseniz iskeleye inersiniz bu arada. alkol servisi yok ama cafe var iskelede. fiyatlar nasıl bilmem.) sağa döndükten sonra yolun sonunda göreceksiniz çay bahçelerini. gene sağa döndüğünüzde sokak boyunca çeşitli cafeler falan var. yemek de yiyelim derseniz süper bir menüsü ve harika yemekleri olan dodo'yu tavsiye ederim. ayrıca kadıköy çarşı'nın ordan tramwaya da binebilirsiniz.

arkadaşlar direkt sahilden anlatmış ben kadıköy'ün içinden anlatayım. boğa'yı biliyosundur heralde, boğa'dan anlatayım. boğa'dan yukarı doğru, yani bahariye caddesi'nden dümdüz yukarı çıkıyosun. sonra bi meydana geliyosun, nazım hikmet meydanıydı sanırım ismi. orada bi okul göreceksin tam karşında. onun hemen yanından (sağından) devam et yürümeye, dümdüz yürüdüğünde zaten oralar moda olacak. bir sürü cafeler falan görürsün. sufle seviyosanız suffle diye bi mekan var, tam nerde bilmiyorum ama zaten çok kalabalık bi yer değil bulursunuz sanırım. herkes beğeniyor orayı. sahil de zaten hemen orada, denizi göreceksiniz dediğim şekilde gittiğinizde. moda'nın sokaklarında dolaşmak da çok zevklidir, romantiktir (bence). onun için keyfini çıkarın derim. kendi kendinize keşfetmek daha iyi.

ayrıca çok dert etme, sora sora öğrenirsin gideceğin yeri kaybolursan. kadıköy'ün, özellikle de moda'nın insanı çok kibardır. anlatırlar.

benim annem hep mont gibi bişey ister, ama ilk maaşımı almak nasip olmadı :( şöyle uzun yıllar giyebileceği, her giyişinde sizi hatırlayacağı bişey alabilirsiniz.

- evde cicek falan buyutuyorsa saksilik degil yetistirmelik guzel cicekler alabilirsiniz.
- yemege cikarabilirsiniz (yasi fazlaysa anneninizin yemege goturme fikrinizden hoslanmayabilir).
- hoslandigi veya almayi dusundugu bir seyi biliyorsaniz isine yarayacagina inaniyorsaniz onu alabilirsiniz veya oyle bir sey olup olmadigini ogrenmek icin bu tur seyleri bilebilecek birilerine sorarak ogrenebilirsiniz (baba, akraba, arkadasi vs)

anneden anneye degisebilecek bir sey bu. misal annem bu tur abarti hareketleri sevmez hic. annenizi siz daha iyi taniyacaginiz icin en iyi hediyeyi yine siz bulursunuz.

ne alırsan al önemli olacaktır. yüzük kolye olabilir.

Tatil paketi.

ilk maasla yemege goturulur.
biraz para birikince saat alinir.

Yemeğe götüremiyorum, ayrı şehirlerdeyiz maalesef.

ipek eşarp ya da fular,
kaşmir şal

ne aldığın önemli değil. sadece uzun yıllar kalıcı olsun yeterli.

yüzük al hocam.

senin doğumundan işe başlayışına kadarki dönemlerinden fotoğraflar seç, ne bilim büyüt ya da öle bişiler yap, çok da şık bi albüm al. yemeğe götürdüğünde bunu da hediye olarak ver işte. mis.

takı tarzında bir şey bence süper olur. saat, kolye, küpe, yüzük, bileklik vs. taktıkça, yavrum bana ilk maaşı ile aldı diyip mutlu olur. bizimki olmuştu.

bence de tatil paketi. genelleme üzerine konuşuyorum , genel geçer türk ailesi çocuklarını okutmak için çabalayan , yeri geldiğinde ekdüze bir hayat yaşayan. çocuklarının menfaaitini kendinden çok düşünen sosyal hayatın en küçük grupları oluyorlar. sanırım onlara en iyi gelecek hediye de sosyal yönlerini arttıracak , eğlenceli vakit geçircek bir tatil paketi olabilir. hatta maliimkana göre yurtdışı paketleri mükemmeldir diye düşünyorum. hayatlarında çok büyük ve unutulmaz bir deneyim olacaktır. ayrıca anılardan kıymetli hediye de yoktur diye felsefemi yapar ve kaçarım.

not: tamamen genellemeler üzerine konuşuyorum.

ayrı şehirlerdeyseniz, haftasonu bir uçak bileti alıp yanına gidin. kargoyla göndereceğiniz pahalı hediyelerden daha çok makbule geçecektir. bir kutu lokum da alsanız mutlu olacaktır evladını görünce.

tatlı alınır ilk maaşla yahu, ilk maaşla normal hediye almayı ilk defa duyruuda gördüm (bi kez daha açılmıştı böyle bi soru)
"tatlı tatlı yiyelim" mantığı yani
baklava fikstir ama sevdiğiniz başka bi tatlı da alabilirsiniz tabii
bi de böyle kalıcı bişi olsun istiyosanız takı çok mantıklı tabii. bileklik, kolye, yüzük..

altın kolye almıştım
istersen bi düşün
hem kalıcı oluyor.

tek dokunuşla açılan düdüklü tencere.

kek kalıbı

diş macunlarının beyazlatıcı özelliği arttıkça aşındırıcı özelliği de artar. üstelik hiç bir diş macunuyla tatmin edici bir beyazlatma sağlanamayabilir. diş hekiminize gidin profesyonel beyazlatma ile birkaç seansta hallolur.

Diş macunu ya da fırçası, ton değişikliği sağlamaz. Diş hekimlerine gidilip, profesyonel bir şekilde beyazlatılması falan lazım.

diş macunu dişlerinizi beyazlatmaz,beyazlatıcı macunların etkisi çok azdır.
gerçek bir beyazlık istiyorsanız diş hekimine gidip beyazlatma yaptırabilirsiniz...
diş fırçası marka önerisi: curaprox

diş fırçaları dişçimin söledğine göre yüzde beş işe yarıyrmuş diş macuunu önemlı deıl ama signalın white now gargara şeklınde olanı var ondan memnunum önerırım

çok yakın bir arkadaşım hergün günde 2 kez dişlerini fırçalar (üstelikte sensodyne ile) o da aynı şeyi söylemekte..dişin yapısından kaynaklı bir renk de olabilir..

sigara içiyorsan azaltmaya çalış. gün içerisinde de falım ışıl veya ona benzer sakız çiğne. faydası oluyor.

ben signalin beyaz bilmemne dis macunundan memnunum.

sigara içiyorsan clinomyn ve oral b elektrikli diş fırçası kahverengi dişlerden beyaz dişler elde ettim

bir hafta once ciddi bir arastırma yaptım bu konuyla ilgili:

beyazlatıcı macunların icinde ciddi agresifler var. dis minesini tahrip edecek cinsten. ve her macunun bir RDA degeri var, bu deger, fırcalama anında yarattıgı asındırma degeri. bu degerler beyazlattıgını soyleyen yazan macunlarda cok fazla, yani asırı derecede riskli urunler bunlar.
arastırma sonunda ayrıca buldum ki, hicbir macun disi beyazlatmaz. sadece mineyi asındırır, bu bir anlık beyazlattıgını gosterir size. ama o fazla asınan yerler savunması zayıflayan yerlerdir. uzun vadede sorun cıkarabilirler.

simdi asıl cozume geliyoruz: beyazlatmak istiyorsanız doktora gideceksiniz. ha ben ne yaptım: ben kendi rengine donsun istiyordum dislerimin. cok cay kehve icerim cunku. bir dis macunu buldum. alman bilimci kardesim, bunun icine polimer küreler koymus, boyle cok cok ufak. kumdan da kucuk. hatta bunları dogal yaglara batırıp cıkarmıs. bunlar n'apıyor, mineyi zedelemeden temizliyor disi. asıl rengi neyse o hale getiriyor. ve getirdi, bir haftadır kullanıyorum, sonuc mukemmel bence. hatta trye gelince dislerimi temizleticem bi, -beyazlatmıcam bak temizleticem sadece-, sonra bunu kullanmaya devam edecegim.

not: almanyadayım ben, urun burda var ama tr var mıdır bilemedim. okulum bitince aldırtıcam hep burdan. macunumu buldum ben.

edit: ismini yazmıstım ama sonra reklam gibi geldi, sildim istersen mesaj atarım.

edit2: deger tablosu da var elimde. bilgine.

beyazlatıcı etkisi olan diş macunu sakın kullanma.
sensodyne florid etkili olanını fazla kullanma;
fazla florid dişi sarartır.
sensodyne pronamel düzenli kullan en iyisi bence.

dostlar sakin olun yazıyorum:

pearls and dents. degeri dusuk baska macunlar da var, ama sadece almanyada bildigim kadarıyla digerleri ( mesela theramed samtweiss)

diş hekimleri beyazlatırken aşındırmıyor mu acaba? bildiğime göre aşındırıyor, temizlemede değilse de beyazlatmada. doğal bir yöntem olduğunu da duydum ama güvenmiyorum doğrusu.

sarı rengi uzaklaştıran bir diş tozu kullanıyorum, diş hekiminin de zararsız bir şekilde beyazlatacağına ikna olamadığımdan. google'a diş tozu yazınca ikinci sırada geliyor, markanın adı yanında natural/herbal diyor.

amway-glister. mükemmel.

www.amway.com.tr

dentistanbul var yıldız'da

ağız ve diş sağlığı merkezlerinde sadece bu işlemi yapabiliyorlar zaten. çürük bir diş ve kırık diğer bir dişle gittim. diş taşlarını temizleyip yolladı.

aman diyim ben boş zamanımda ssk okmeydanı dişe gittim, bedava ama değmez. paşa paşa yıldız dentistanbula giderim eskisi gibi. fiyat normal tarife uygun olduğunu söyleyemem bir çok yer yarı fiyatına yapar gibi geliyor.

Citydent... taksim meydanına yakın Elmadağ'da. Fiyat galiba 50'tlydi. bence çok uygun.
Ayrıca çok şeker, genç ve becerikli birkaç diş hekimi çalışıyor.

hacı adam sana demişki,
3 yıl işten ayrılamazsın, ayrılırsan şu kadar ödersin.
tatil veya bayram bile olsa ben istersem m kuzu kuzu gelip çalışacaksın.
vs. vs.
sende bunlara imza atmışsın.
neden geçersiz olsunki?

Konunun uzmanı, hatta alakalısı bile değilim ama senin hatırladığın olay; işverenin işçileri aleyhine kendi başına verdiği, işçilerinin herhangi bir şekilde kabul ettiklerini göstermediği durumlarda geçerlidir tahminimce.

Etna'ya +1 diyorum, imzanı attıysan kesinlikle geçerlidir. Geçmiş olsun, ağır sikmişler harbiden.

bilgim yok ama yorum yazmadan edemeyeceğim. ne lan bu böyle adamlara bak, sikkolar. iş hukuku dersi ben de aldım ama birşey hatırlamıyorum. güzel şeyler de vardı hani. bu sözleşmeyi geçersiz kılacak güzel şeyler de vardır mutlaka. olmalı.

Usta bu nasıl sözleşme?
Her madde işveren lehine, böyle sözleşme mi olur?
Bu işin uzmanına danış bence www.alitezel.com

hukukçu değilim; ama mantıken konuşmak gerekirse,

içerisinde bu denli işciyi sikmeye yönelik maddeler bulunan bir sözleşmenin her ne kadar kanunlarda yeri olsa da mahkemelik olduğunda hakimlerin, "bu nasıl sözleşme a.k. iş y yapmayı bırakın elemanlardan para kazanın daha çok kar edersiniz" minvalinde şeyler söylemesi gerek. eğer söylemezse ve kanunlar da müsaade ediyorsa vay memleketin haline diye oturup ağlayalım.

iş kanununa aykırı hükümler geçersizdir. rahat ol. sikme falan yok ortada, göz korkutma var sadece.

imza atmadan çalışamazsın al çalıştığın kadar paran, güle güle.. Minvalinde ki sözler üzerine işçi aleyhine olan hükümler geçersizdir diye hatırlayıp bastım imzayı. önceki çalıştığım iş yerinden çıkarken sözleşmede işten ayrılmadan altı ay önce işçinin haber vermesi gereklidir aksi takirde işçi tazminat ödemekle yükümlüdür" diye bir madde olmasına rağmen 2 hafta önce dilekçemi verip ayrılmıştım içim rahat ama yine de soru işaretleri vardı kafamda. İzaleisuyuu sağolsun soru işaretlerini kaldırdı.

Kanun Diyor ki:
4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesine göre; süresi belirli olmayan hizmet akdi feshedilmeden - işi altı aydan az sürmüş ise iki hafta, altı aydan birbuçuk yıla kadar sürmüş ise dört hafta, birbuçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş ise altı hafta, üç yıldan fazla sürmüş ise sekiz hafta- önce karşı tarafa bildirilmesi gerekmektedir. Bildirim önelleri hem işçiye hem de işverene tanınmıştır. Bu nedenle bildirim önellerine uyulmadan hizmet akitlerinin feshedilmesi durumunda işçi veya işverenin ihbar tazminatı isteme hakları doğmaktadır. İstifa ederek işten ayrılan işçi, bildirim öneline uymakla yükümlüdür; aksi takdirde, ihbar tazminatı ödemek zorunda kalır.

Ancak istifa eden işçinin ihbar tazminatı ödediğini şimdiye kadar ne gördüm ne de duydum. İstifa eden bir çalışanını da tazminat ödemeye zorlayan bir işveren de görmedim.

İşveren en fazla duygusal baskı veya tehditle işi bırakmamanız veya uzun bir süre daha devam etmeniz için sizi zorlar. İşçisini mahkemeye vermek kadar aptalca birşey aklından bile geçmez(eğer size şahsi bir kin gütmüyorsa). Çünkü:
1. kazanma şansı çok azdır.
2. dava sırasında başka kirli çamaşırları ortaya çıkabilir
3. elemanıyla davalı olan bir patronun diğer işçilerinden alacağı verim düşer

İhbar tazminatı miktarları kanunda açıkça belirtilmiştir(İş yerinde çalışma süresiyle orantılı, altı aya kadar iki hafta, birbuçuk yıla kadar dört hafta, üç yıla kadar altı hafta ve üç yıldan sonra sekiz hafta) ama bu işverenin işçiyi çıkartması halinde ödenecek tazminatlardır. İşçinin ödeyeceği tazminatlar bildiğim kadarıyla kanunda belirtilmemiştir. Eğer ileride bu yüzden mahkemeye düşerseniz(ki çok çok çok küçük bir ihtimal) işveren sözleşmede yazılan tazminatı talep eder. Siz de o sözleşmeyi işe alma baskısı altında imzaladığınızı söylersiniz. Hakim yüzde doksan dokuz ihtimalle sizi haklı bulur. Yüzde bir ihtimalle iş kanununda işverenin ödemesi gereken tazminat kadar tazminat ödemenizi ister ki bu da yukarıda belirttiğim gibi en fazla sekiz haftalık ücrettir.
Bunun çok özel bir istisnası şöyle olabilir: Siz çok özel ve önemli bir proje için işe alınmışsınızdır. Sizin habersiz işten ayrılmanız halinde yeriniz hemen doldurulamayacaktır ve işveren bu yüzden muazzam zararlar(milyonlarca dolar)eder, işte hakim ancak bu durumda işvereni haklı bulur. Tabii bu proje, sözleşme metninde ayrıntılarıyla yazılıysa.

Sözün kısası, imzaladığınız sözleşmedeki o madde için hiç üzülmeyin, uygulanması neredeyse imkansız bir madde. Ancak böyle bir maddeyi sözleşmeye koyacak kadar tıynetsiz bir işvereni uzun süreli düşünmeyin, ileride illede başınızı başka nedenlerle ağrıtacaktır. Daha iyi bir iş arayın ve mümkün olduğunca çabuk bu firmadan ayrılın.

Ayrıca (git: 133259)

bazı kısımları iş kanununa uygun bazıları değil. iş sözleşmesinde işçi lehine hükümler geçerlidir, işçi alehine hükümler ise geçersizdir. örneğin yapacağınız iş belirli süreyi gerektiren bir iş, proje vs değilse belirli süreli iş sözleşmesi söz konusu değildir. size tavsiyem 4857 sayılı iş kanununu iyice okumanız. kanun sade bir dille yazılmıştır ve gayet anlaşılır hükümler içermekte. bu arada eğitim aldıysanız belirli bir tarihten erken ayrılmanız halinde eğitim ücretini tazminat olarak ödetmeleri geçerli olabilir. bunlar için de yargıtay kararlarını inceleyin. işten ayrıldıktan sonra işle ilgili bir işletme açmanıza dair bir takım kısıtlamalar olmakla birlikte aynı işi yapmanızı engelleyecek bir madde fln söz konusu olamaz. ayrıca tatillerde çalışmanız karşılığı aylık dışında ücret talep edilemez gibi saçma bir madde de söz konusu değildir. dediğim gibi kanununu iyice okursanız daha iyi anlarsınız. yine de kafanıza takılan bir şey olursa sormaktan çekinmeyin.

hiçbi boktan anlamıyorum ama bu sözleşmenin geçersiz olduğuna inanıyorum. işçisin sen abi, paraya ihtiyacın vardı ve mecburen bastın ama bu sözleşme resmen kölelik. kanunlardan üstün hiçbir sözleşme olamaz.

ben senin bir adamı öldürmeni taahhüt ettiğin bir sözleşmeyi sana imzalatsam send e o adamı öldürmesen o sözleşme ile senden tazminat alabilir miyim?

tatillerde, fazla mesaide vs'de ekstra para vermeyiz maddesi var ya. sikerler o maddeyi yazan adamı.

İş Kanununda haftasonu çalışırsanız kaç para, bayramda çalışırsanız kaç para fazla mesai alırsınız açık açık yazar. Ha bunu patronunuza ödetmek için çok uğraşırsınız o ayrı.

Ayrıca siz şimdi ayrılsanız o adamların zaten mahkemeye vermesi, yok efendim mahkemenin sözleşmeyi incelemesi falan filan, 40 yıl sürer. mahkemelerin yavaş çalışmasını avantaja çevirebilirsiniz.

Binebilirsiniz, 1 ,3 ve 5 kullanımlık kartlar var

kartlar çok pahalı tek geçiş 2.5 lira akbilin 6 lira olduğunu göz önüne alırsak akbil 5 kullanımda kendini amorti edecek.

turnikelerin yanında kulübeler var. oradan 1-2-5-10 kullanımlık kartlardan alabilirsiniz. ama iyi giriyor bu kartlar..

yapı marketlerde epoksi yapıştırıcılar var, sorun reyon görevlisini uygun birtane gösterir

adam ekşici be..

şaka şaka :) mobilyacı bir dostum, kırılan sandalye ile vakit kaybetmemek gerektiğini söylüyor. ummadığın anda yere kapaklanmana sebep olabilir der her zaman.

onların ayakları ayrı olarak satılıyor, öyle almanı öneririm. oralara binen yükü tutacak yapıştırıcı efsane bişe olmak zorunda çünkü. söylendiği gibi tutsa bile sakat duracak.

epoksi tutar efsanedir çünkü... 5 dakikalık olanlardan olmasın yeterli

ablamlar o işi fimo ile yapıyorlardı. onda fırına da atabiliyorlardı, seramik gibi oluyordu. renk renk de oluyordu hem, boyamaya gerek kalmıyordu. yani sorunuza cevap değil belki ama...

o dediğini bilmiyorum ama pahalıysa hamuruda kendin yapabilirsin. bildiğin un su ve plastik tutkalı karıştırıp istediğin şekli verebilirsin. gayet sağlam 10 yıl önce bu dediğimden yaptığım kalemlik hala taş gibi. boyamasına gelince guaş boya ile boyamıştım yanlış hatırlamıyorsam. sanat malzemeleri satan yerlerde akrilik boyalar var onlarla boyanabilir. yada maket boyaları ile.

buzla.

kola ile de deneyebilirsiniz.

enerji dicem viski severler dövecekler beni. viski+enerji tadı hoşuma gidiyor, bol buz ile.

çukulatayla. önce çukulata ardından viski ağızda bir kaç saniye beklet. hmmmm..

edip: buzu eritene kadar beklersen son yudumlarında konsantrasyon farkından tadı bozulur fiskini. aman tikkat.

Viski bardağına 3-4 parmak kadar koyun ve sek için, hızlı içmeyin. Arada ayağa kalkıp dolaşın, Jack fena çarpar ama hiç hissettirmez ta ki ayağa kalkana kadar.

Afiyet olsun

soda ile de içilir.

icimi guzeldir jack'in. sek icmek, daha dogrusu icebilmek daha iyi tabii. ama benim red bull ile denemisligim var ki benim cok hosuma gitti. siz de oyle deneyebilirsiniz. Hatta deneyin. ozellikle de shot yaparak.

buzsuz oda sicakliginda cikolata ile.

damak tadıyla ilgili birşey bu. oda sıcaklığında buzsuz da içen vardır
bol buzlu ya da sodayla olmadı colayla içende var.
bence tadı- sertliği rahatsız etmezse odasıcaklığında buzsuz yavaş yavaş için.

alkolü soğuk tüketenlerdenim tşk. peki yanına ne alsam çam fıstığı çulutata ...

nestle damak al, hem çikolata hem antep fıstığı :)

viski sek içilir. ama ilk defa içeceksen bol kola az viski yap. mutlaka çikolata da olsun.

çikolata olarak tabii ki toblerone.

ilk defa viski içmiyorum gardaş jack daniels ilk defa içicem

bitter çikolata al. yanında da güzel bir puro:) sek içemezsen soda ile de içebilirsin.

Sigara kullaniyorsan lucky strike ilen ic

oda sıcaklığında - tek buzla - mutlaka uzun bardakta
kola - redbull - çikolata - çerez uzak durulmalı

oda sıcaklığı, harmanı kıvamı kokuyu ortaya çıkartacak tek buz, puro! çukulata, soda,enerji iç, bol buz diyene ağız göz dalarım. ziyan etmeyin gidin köpek öldüren için.

hea puroya katılıyorum, aksam cohıba ılen 3 duple caktım cok lezizim hala. fakat puroyu herkes hazetmıyor ıcmekten. sigara kullanıyorsan lucky strike derim yıne.

www.sehirhatlari.com.tr

bu yardmcı olur sanırım.

21:45 diye biliyorum ama motor var üsküdara oradan otobüs yada dolmuşla haydarpaşaya geçebilir, beşiktaştan otobüse binip zincirlikuyuda inip metrobüsle söğütlüçeşmeye ulaşabilirsin.

başka bilgisayarla denedin mi? onu dene. varsa başka bi usb kablosuyla dene. sorun elektrikle değil hdd ile pc arasındadır. o kısıma yoğunlaş

başka bilgisayarda denedim olmadı. başka bir usb kablosu bulup deneyemedim bi tek. peki o da olmazsa ne yapacağım?

ışıklar yandığı için hdd de bi sorun olmaz diye düşünüorm ama sallıyor da olabilirm. farklı usb kablosuyla da olmazsa kutuyu sökicen içinden 3.5 inch hdd çıkıcak onu takıcan bi bilgisayara. bios ta hard disk görünüo mu diye bakıcaksın. ya da sata yı usb ye dönüştüren aparatlar var onlarla pc ye takmayı deniceksin. bi bilgisayarcı halleder bu dediklerimi. :/

usb kablosu buldum. hem kabloyu, hem adaptörü değiştirerek, başka bir bilgisayarda da denedim. bir şey olduğu yok ne yazık ki.

ışığı yanıyor dediğim, kabloların ikisini de bağlar bağlamaz yanıp yanıp sönüyor. ne bilgisayarda bi hareket oluyor ne de harddsikten çalışıyormuş gibi hafiften bir ses.

hmm. :/ üf olmuş olabilir öyleyse hdd. :/

Zaten gidici olduğu amper ve voltların arasındaki farktan belliymiş. Yalnız son bir seçeneğin daha var. Sorun büyük ihtimal kutudadır, diski çıkarıp başka bir hdd kutusuna takıp deneyebilirsin. Aslında kutuya da gerek yok direk bilgisayara bağlasan da olur. Garantisi devam ediyorsa servise götür onlar da kutuyu kontrol ederler eğer sorun ondaysa değiştirirler.

hard disk gitmiş. 19vu yiyince. içindeki bilgiler senin için sıfır bir hard disk alacak kadar önemliyse. kutunun içindeki hard diski dışarı çıkartıp aynı modelden yeni bir ya da ikinci el bir hard disk al alttaki devre kartını söküp bozuk olana tak. harddiski kutuya takmadan direk masaüstü bir pcye bağla.

yeni bir harddisk almadan çözme şansım yok mu peki bu sorunu, kutudaki bozulan şeyi tamir edemezler mi? ederse kim edebilir? kendi teknik servisine götürmesem de olur yeterki kısa sürede yapılsın. tabi aşırı fazla da bi para vermek istemem.

banyodan sonra saçınızı havluyla azıcık avuçlayın, elinizi ıslatın, parmak uçlarınıza jöleyi alıp; krem gibi tüm elinize yayın ve saçınızı avuçlamaya başlayın. (her kıvırcık, saçını taramadığı için tarama kısmını yazmadım. saçlarını tarıyorsanız önce bir-ki havluyla kurulayın, tarayın, sonra havluyla azıcık avuçlayın....)
kıvırcık saç aparatı (adı neydi unuttum şimdi) için de aynısı geçerli. aparat elinizmişçesine saçını avuçlatacaksınız. saçınızı tarayın, havluyla avuçlayın, jöleleyin, bıdı bıdı, saçınızı ucunu aparatla birleştirip kafa derinize kadar yakınlaştırın, bekletin.
karışık anlattığıma eminim ama olay budur.
bir de bu işleri yaparken kafanız öne eğik olsun.
1.bp.blogspot.com
bu pozisyonda saçlarını aşağıya sarkıtın.

jöle pek iyi değil uzun saç için, çok yapay ıslak ve yapış yapış yapıyor
köpük kullanın bence
elidor un köpükleri iyidir.
banyodan çıkıp saçınızın nemini alın, sonra bi portakal büyüklüğünde köpüğü avcunuza sıkıp bütün saçınıza yedirin. diplerine çok fazla sürmeyin, uçlara yoğunlaşın daha çok.
sonra saçlarınızı öne atıp ellerinizle böyle mıncıklayın birazcık
sonra da o vigo denen aleti föne takıp saçlarınızı tutam tutam içine sokup kurutun
aleti kafaya çok falza yapıştırmayın biraz hacimli durması için
vigoyu da kafanız öne eğikken uygularsanız daha kabarık daha hoş görünebiliyo.

köpük de işe yaramıyor elidor 7/24 kıvırcık saçlar için olandan kullanıyorum.

benim saçlarım da dalgalı ve kıvırcık arası. çok zor bakımı. çünkü kıvırcıklar ara ara bozluyor. ara ara da mükemmel kıvırcıklar oluyor hiç bir malzeme kullanmadan. ilginç yani.

banyodan çıkınca saçları havlu ile kurulayın. sonra kurutmadan @mr fusion'ın dediği kremden sürün. sonra kurutun. saç iyice kurumaya yaklaşınca kıvırcık saçlar için köpük veya sprey gibi malzemelerden biraz kullanın.

diğer zamanlarda ise önce ellerinizi ıslatın, saçları elinizle düzeltip biraz şekil verin. saçlar nemlenecek bu şekilde. sonra şekillendirici köpük-jöle vb sürün şekil verin.

kıvırcık saç için olan aparatı kafanıza bölge bölge tutacaksınız. ara ara saçları tutam tutam alıp aletin içine sıkıştıracaksınız. eheh. olmuyor anlatması.

marka olarak 7/24 bakım kremi elidorun var. büyük marketlerde bulabilirsiniz. şampuan ve şekillendirici john frieda'dan memnunum ben. yine L'oreal'in köpüğü var.

bulundurma ruhsatı alabilirsin sanırım biraz çileli bir yoldan geçerek ama taşıma ruhsatı çok zor.

adam akıllı bir silah smith,glock,baretta,takarrof min. 3000 $'dır. Alacağınız silahın taşıma ruhsatını almak da yanılmıyorsam 5000 tl'ye mal oluyor. Ruhsat almayıp sadece silahı alırsanız yani sadece ruhsatsız silah bulundurursanız 6136 (6306 da olabilir) sayılı kanuna göre 10 ay 15 gün hapis cezası alırsınız

kanunda kimlerin silah taşıma ruhsatı alabileceği yazıyor ve yazdıklarına göre maalesef bu ruhsatı sen alamazsın.

üniversite öğrencisi adama silah vermezler. bulundurma ruhsatını daha çok mekan sahibi olanlara işinde güvenlik tehlikesi varsa veriyorlar. yoksa o kadar da kolay değil. olmamalı zaten.

onu boşver de sen kararlı mısın silah edinmeye? çünkü kararlıysan ruhsat dışı yollardan da bulursun elbet de, kendine bir sor bakalım ben bu silahı ne yapıcam, diye. birini vurabilir misin, diyelim ki seni tehdit ettiler, dövecekler, vs. sen yine de bu silahı çekip sıkabilir misin rahat rahat, sıkamayacağını anlıyorsan silahı almayacaksın, sıkamayacaksan almayacaksın. ha sıkacaksan ve ille de alacaksan, şunu da bir sor ki, o silahın verdiği özgüvenle her tartışmada, her münakaşada, her olayda alıp milletin üstüne mi yürüyeceksin? bunu mu istiyorsun?

kusura bakma bunları sormanı istiyorum senden ama daha önce aynı durumları yaşadığım için bu konunun çok da hafife alınmaması için yazıyorum bunları.

son karar senin tabi, kim bilir belki bu silahla beni bile vurabilirsin, tesadüfen. :D

avcılık belgesi ve yivsiz av tüfeği ruhsatı konulu aramalar yapın bir de..

türkiyede yeterli çevre ve nakit ile herşey mümkündür.

airsoft alıp nefsini körleyebilirsin.

üniversite öğrencisi adama silah vermezler diye birşey yok!

gayet güzel veriliyor, bunu da üniversite öğrenciliği süresince silah bulundurma ve taşıma ruhsatlı silah sahibi bir vatandaş olarak yazıyorum. silah ruhsatını almanıza mani durumlar varsa ki bunlar 6136'ya muhalefet, vs. tarafınıza müracaatınızdan sonra bildirilir.

sizin yapmanız gereken şey şu, ikamet ettiğiniz ilçe emniyet müdürlüğü'ne ya da vaktiniz varsa diğer ilçe emniyet müdürlüklerinin ruhsat bürolarına uğrayın ve herhangi bir sebeple silahını ücretsiz devir etmek isteyen var mı diye sorun? şansınıza denk geleceğini düşünüyorum, çünkü yaşından dolayı ya da harç parası ödemek istemeyen silah sahipleri silahlarını devir edecek insanlar arıyorlar.

silahı bulduktan sonra bir tek silah bulundurma ruhsatı için heyet raporu, bir de savcılıktan "silah ruhsatı için arşiv dökümlü adli sicil sabıka kaydı" alacaksınız.

sakın ola ruhsatsız silah işine girmeyin derim. silahı bulursunuz mermi bulamazsınız, kısacası başınıza iş alırsınız. bir defa da 6136'dan işlem yapılırsa hakkınızda bir daha ömür boyu silah ruhsatı alamazsınız!

bir de ilk silah için, bulundurma maksadı ile düşünülüyorsa tavsiye ettiğim gibi bedavaya bulmaya çalışın silahınızı. boşu boşuna para harcamanıza gerek yok. ama param bol derseniz sizin bileceğiniz şey.

bir de bu silahı edindin diye birini vurmanı gerektirecek durumların içerisine girecek değilsin, birini vuracak da değilsin, seni tehdit ettiklerinde ya da dövdüklerinde silahın var diye kimseye çekip sıkman gerekmeyecek. silah sana milletin üzerine yürümen için tanınan bir vatandaşlık hakkı değil olur da senin canına kast edilecek olursa caydırıcı bir etkene sahip olman amacıyla tanınan bir haktır.

evinde bulundurma ruhsatlı silahın var diye kendini olayların içerisinde bulmayacaksın, endişelenme, şehir efsanelerine de aldırış etme.

bir de "adam akıllı" olarak nitelendirilebilecek silahlar bilinenin aksine smith, glock, "baretta", takarrof değildir. adam akıllı olarak nitelendirilebilecek silah markaları sig ve korth'tur. bu silahları da piyasada genellikle 20bin dollardan başlayıp 50bin dollara varan, hatta geçen fiyatlara bulabilirsin. bu silahlardan edinmek isterim olmuşken en iyisinden birşey olsun dersen fiyat konusunda anlaşabilirsek neden olmasın...

bir de sen sen ol beretta'ya "baretta" deme.

aklına takılan herhangi bir soruda mesaj atabilirsin.

kırtasiyelerde mevcut

aktarların çoğunda da olur

taksim'de the marmara'nın yanındaki sokakta bir seramikçi var, adı opera hobi sanırım, orada kil var.

gelen maillerin en dibinde şöyle birşey var:

ŞehirFırsatı haber bülteni üyeliğinizin iptali için lutfen bu linke tıklayın

yalan o link. mail atmıştım sert bir dille anca öyle mail göndermeyi kesmişlerdi

eğer değişmediyse vakıf gureba hastanesinde de öyleydi 2-3 sene evvel.

8 yılda bu kadar olduğuna şükretmeli...
Bir dönem daha ampülle aydınlanmaya devam edersek erkek sinek kontrolü dahi yapılabilir.
Durumu hastahane idaresine, il sağlık müdürlüğüne yada sağlık bakanlığına ŞİKAYET ETMELİSİNİZ.

Bazı hastanelerde projelerin kötü olmasından dolayı, hasta transferi yapılan koridorlar (sedye ile) aynı zamanda bekleme salonunda geçiyorsa; hasta mahremiyetini düşünerek erkek ziyaretçi almayabilirler.

Onunda dışında LDRP diye bir şey var. Eşli doğum. Ülkemizdeki bazı hastanelerde uygulanmakta.

Tamamen kat planlarının kötü olmasından kaynaklanıyor.

aslında kötü, ilkel bir uygulama gibi görünüyor ama bunlar hep ihtiyaçtan doğuyor...
sivil vatandaş yani hasta ve hasta yakınları kendi başlarına gelen bir hadiseyi biliyorlar, oysa sağlıkçılar hiç aklınıza gelmeyecek bir sürü vaka görüyorlar.
ülkemize özgü bir uygulamadır bu da. nedenlerinden bir kaçı; çocuk kaçırma olayları, sapık insanların hastanelerde turlaması, bazı hasta ve hasta yakınlarının erkek giren yerde tedavi olmak istemeyişi gibi şeyler yatıyor. aslında en önemlisi sanırım vatandaşımızın anlayışsızlığı. hep kendini düşünmesi. karşımızdakini düşündüğümüz kültüre ulaştığımızda bu tür çağdışı uygulamalar son bulacaktır.

ipsiz sapsız adamların orda durması rahatsızlık verici olabilir ama eşine refakat eden bir adamın çıkarılması çok sinir bozucu.

Çok yerinde bir uygulama.
Hayır marjinallik yapmaya çalışmıyorum...
Hastenenin dışına atmıyolarya..koridorda durmayiversin..Doktor hasta mahremiyeti diye bişey var...Diğer hastalarında mahremiyeti var...
Ama Zor bir durum olmalı... Evet..

ataman; bu durum hasta mahremeyitinin neresinde onu anlamadım koridorda durması hangi mahremiyeti zedeler.içeriyi göremez ki, mahremiyet sadece kadın doğuma mı has dahiliyeye girsen de üstün çıkarıyosun.
hamile olsam kocamın yanımda olmasını isterim, her halde bir erkek için de çocuğunu karnında taşıyan eşinin yanında olmak en doğal haktır.

efendim biz hayalgucu kuvvetli bir milletiz de o yuzden oluyor hep bunlar...ahhh, ah!

hadi o bir derece işim nedeniyle hastanelerle içli dışlıyım. bir özel hastanenin acil servisinde bulunduğum sırada hasta bakıcılar, sağlık memurları yana yakıla bayan enjeksiyon, bayan enjeksiyonu diye dolaşıyor hemşire arıyorlardı. neymiş efendim kadına iğne yapılacakmış. daha sonra erkek enjeksiyon diye bir ses duyuldu bu sefer sağlık memuru arandı iğne yapması için.

oha bunu bile akp'ye bağlayan gerizekalılar var ya. nası bi kafa yapınız var lan sizin? aynı serviste yatan bir sürü kadın var, belki yeni doğum yapmış, belki hasta haliyle kıyafeti münasip değil. kendi karınızın o şekilde tüm erkeklerin önünden geçmesi hoşunuza gider mi? ne alakası var bunun akp ile?

@josephinebrunsvik
muhtemelen hastanenin fiziki yetersizliğinden dolayı hasta mahremiyeti tam olarak sağlanamıyordur. emin ol akp ile ilgisi yok, ben başka hastanelere eşimi götürdüğümde kesinlikle her anında yanında durabiliyorum. poliklinik de olsa servisten muayene için indirdikleri hasta olabilir veya muayene odalarının içinde perdeli bölme falan yoksa kapıdan içerisi görünüyor olabilir. Oradaki diğer bayanları da dikkate alarak tepkinizin yersiz olduğunu söyleyebilirim.

@livaneli
sağlık müdürünü, hastane idaresini chp mi belirliyor? bulduğun gerekçe çok aptalca, ona çözümün daha da aptalca.

winstoncash,servisden bahsetmiyorum servis olsaydı hak verirdim ve sadece kadın hastalıkları için değil her bölüm için o özenin gösterilmesini ben de isterdim,poliklinik muayenehanesinden bahsediyorum, uygunsuz görülebilecek bir durum kesinlikle yok muayene odasının içinde de soyunmuyosun perdeli bir bölme var orda soyunuyosun muayene orda yapılıyo yani odada olsa bile biri sizi uygunsuz göremez.

bi doktor olarak görmüş oldugum biçok hastanede böyle bi uygulama var ve bunun ne hükümütle ne gericilikle ilgisi mevcut.inanın kadınlarımızın birçogu kadın dogum klinigine bile gelmeye çekiniyor.sadece bu çekinceleri azaltmak amaçlı.yani kesinlikle ne geriilikle ilgisi var ne başka bişeyle amaç sadece klinigin sadece kadınlardan oluşmasını saglayarak bi nebze olsun kadınları rahatlatmak.ama yine aynı klinikte infertilite poliklinigi yapıldıgı gün erkek de gayet rahat bi şekilde klinige girebiliyor.yani öküz altında buzağı aramanın lüzumu yok bu uygulama belki yüzyıllardır böyle ülkemizde tabiki özel klinikleri özel uygulama yapan devlet kliniklerinin binde birlik kısmını saymazsak.

kamil erdem, ülkemizde psikiyatriste gitmeye de çekinenler var, üroloğa gitmeye de.bu çekinceyi normal kabul etmek ve buna uygun önlemler almak ne kadar doğru anlayamıyorum . bu insanlar erkek doktor istemiyorum çekiniyorum dediklerinde ne yapılacak. sınır ne , sınır var mı?

bak ne güzel demişsin ürologa gidince amcalar eger bayan hemşire varsa utancından pantolonunu indiremiyo.ama psikiyatri ne ürolojiye benzer ne kadın doguma.umarım 50 yaşına geldiginde prostat muayenesi için sana rektal tuşe gerektiginde yanında genç bi bayan hemşire olmaz.üstelik bu uygulamalar biçok ülkede bu şekilde devam etmekte yani türkiyeye özel bi durum degil kadın dogum klinigine erkek alınmaması.erkek sadece ziyaret saatlerinde alınır ve bu gayet yeterlidir.10-15 dakikalık muayene süresinde erkek klinikte dursa ne degişcek koridorda dursa ne degişecek??

@josephinebrunsvik

bir hasta erkek doktor istemiyorum deme hakkına sahiptir. hekim seçme hakkı, hasta haklarının ilk sıralarında yer alır ve gayet tabii bir hak bana göre. ben de üroloji uzmanına gittiğimde bayan doktorun muayene etmesini istemem. bunun din ve inançla ilgisi yok sadece, karşındaki her ne kadar hekim de olsa karşı cinsten utanır insan, doğasında var bu.

ben anlatamıyorum heralde kimsenin doğurduğu yok arkadaşlar, poliklinik muayenesi hani numara alıyosun 2 saat bekliyosun giriyosun, doğum sancısı, perişan durum neler diyosunuz ona tabiki ben de karşıyım.

kenardan işlemci bacaklarına değdirmeden aseton sür. ve bir tornavida yardımıyla çok hafifçe kanırt. aynı sorun yüzünden işlemcimin 6 bacağı yamulmuştu sökerken nedense amd de oluyor bu olay.

aradaki termal macun büyük ihtimalle yapıştırmıştır. Ancak yinede elle ayıramayacağım bir durumla karşılaşmamıştım.muhtemelen bakmışsınızdır ancak aşağıda incelenmiş;

www.hardwareanalysis.com

abi yok yok olmuyor çıldırıcam giricem çekiçle :S

falçata varsa yada ona yakın ince bıcak
sogutucu ile işlemci arasına sok kes kanırt yüklen 4--5 kez denedim hepsinde oldu

bı hışımla kanırttım oldu :d. hayvan power :D

bende aradım bunu çok ama eminönünden başka çare yok gibi gözüküyor.

kıraathanelere söyleyeceksin. onlar toptancılarına sipariş ediyorlar 1 paket fazla. veriyorlar size. biz öyle yapıyoruz.

kahveden alma imkanım var ama ben dükkandan almak istiyorum. yeldeğirmeni civarında toptancılar var o taraflarda net dükkan bilgisi olan var mı?

kesin bir yer söyleyemem ama aktarlarda bulabilirsin

gerçek hayatta bir statüsü olmayan insanların
internette "mod" ve benzeri statüleri olunca

genellikle böyle kullanırlar.

yazık diyip geçmek lazım.

Tikler genellikle soruya cevap olunca verilir. Her yazılana tik atılmaz. Cevabın o olduğuna kanaat getirip düzgün tiklemişlerdir.

@unwanted: ahaha ikimizi birden atacaklar bence bu gidişle

@ataturkiye: biliyorum güzelim, lemmiwinks'in işime yarayan iki cevabına ve sorunun açıklamasını içeren kendi cevabıma tik atmıştım sadece; on tane cevap vardı soruda.

@kimlanbu: soruyu verdim zaten; (git: 225475)
cevabı da yazdım hatta, bir daha oku istersen.

"tamam sağol" yazıp bunu bile tikleyenler oluyor. soruyu ve cevapları yazıp öyle sorsaydın kim haklı anlaşılırdı.

edit : sen haksızsın.

oha böyle bir şey olmakta ise gerçekten komik ( tik koysana buna bakalım ne olcak :D )

da kimin haklı olduğu veya hangi cevabın doğru olduğu önemli değil ki. isteyen istediğini tikler. şimdiye kadar birçok kişi gördüm hepsini tikleyen ve hiç silinen de olmuyordu. gerçekten modlar kafalarına göre tiklemeye veya tik silmeye başladıysalar ayıp ediyorlar. tiklemeyi öğretmek istiyorlarsa da duyuru falan açabilirler, değil mi?

ekşi duyuru'nun modları benim de canımı sıkmaya başladı. neye göre hesap sildiklerinin bi açıklaması yok. paşa gönüllerine göre yapıyorlar bunu.

e yani gerçek hayatta o kadar loser olacaksın ki.
Seni "vaktin çok ve degersiz" diye, bir siteye mod yapacaklar.

ne bekliyorsunuz ki bu adamlardan?

neye göre yapacaksın bunun ayrımını?

unwanted'in cevabı soruya yönelik olmuş ama yeterli değil.
ataturkiye'nin cevabı soruya yönelik ama yanlış.
kimlanbu'nun cevabı soruya yönelik değil, doğruluğuna yanlışlığına girmiyorum.
eyke ile busuta'nın cevabına katılırım ama soruya cevap değil.
lemmiwinks'in cevabı gayet mantıklı ve bulunması gerekli lakin o da soruya cevap değil.

tik atmaya çekinir oldum amk, ben atmıyorum, modlar atsın; onlar bilir en doğrusunu.

bazen database veya server ile ilgili sorun olduğunda tikler kendiliğinden gelip gidebiliyor. ya da sen tiklerken, verinin transfer algılanma frekansında dalgalanmlar vuku bulabiliyor.

modlar burda en iyiyi yapmaya çalışıyor ama hata olabilir, onlar da insan. tiklerin değiştirilmesi de etik değil tabi. bu sorunla ben de karşılaşmıştım buralarda çaylak iken. ama böyle şeylere takılmaya gerek yok. sonuçta burası birbirimize yardım etme platformu ve bunu başarıyor. birbirimze laf dokundurma platformu değil.

Tik niye atıyoz? Sadece mesajı dikkate aldıımızı belirtmek içinmi? Yeniyimde..

şöyle bir şey yazmışlar yardım/hakkında kısmına: "Kendi sorularınıza cevap vermişseniz (ekstrem durumlar hariç) kesin ve tek cevabı değilse o cevapları 'cevap' olarak işaretlemeyin. Moderatörlerin cevapları 'cevap' olarak işaretleme, ve kaldırma hakkı vardır, saklidir. Mutlak doğru muhabbeti çıkarıp felsefe yapmayin. swh"
bu soruyu gördükten sonra eklediler sanırım.

kendi cevabını tiklediğin için olabilir.

modlar her şeyin en iyisini bilir çünkü.

Kullanımla alakalı herhalde. Bugüne kadar ne sözlük ne de duyuru modlarıyla ilgili en ufak problemim olmadı. Saçma bir şey yazmadıkça ne cevabım silindi ne de tiklerime dokunuldu. Biraz şapkayı öne almak lazım. Ha kaldı ki ermanen'in dediği gibi serverla ilgili bir problem de olabilir.

bi iğnenin ucuna biraz pamuk sar oraya girebilecek kadar. hafif de nemlendir. öyle dene

o iğnenin ucuna pas sökücü sık öyle dene yoksa daha çok paslanır aq

yağsız kontakt spreyi.

Aynen kontakt sprey veya kopuk gibilerden sıkmalisin. W880de oyle temizlemistim.

alkolde iş görür.

baymak iyidir kaliteli mal üretir ama bu aletin elektrik harcaması bel büker (3300 w ile 7000 w arası bir elektrik harcamasından bahsediyor. en güçlü elektrikli radyatörler bile anca 2000 w harcar). eğer tüplü şofben imkanınız yoksa iyi bir seçenek ama varsa cüzdana göz atıp düşünülmesi gerekir.

sakın alma 7kw ı az değil ihlasınki yüzünden yangın çıktı. bunun yerine biraz daha para çıkıp termosifon al. ikinci el bile olabilir, suyu 1 saatte ısıtır doya doya kullanırsın.

evde kombi var ama kombiyi banyodan uzağa yapmışlar. hele ki soğuk günlerde banyoya sıcak suyun gelmesi birkaç dakikayı buluyor. ısınana kadar su boşa gidiyor, bu arada olan bizim keseye oluyor.
onun için elektrikli şofben almak istedim. biraz elektrik yanacaktır ama kombi de havayla çalışmıyor neticede. hem elektrik, hem gaz yakıyor o da.
ihlas'ınkini kışın 3. seviyede çalıştırıyordum ama bahar ve yazda 1. derece bile yetebiyor.

"ahh (ya da çok) severim ben senin o güzel canını"

kedi canını senin

yukarida tik koyulmus ama bence baska bir sey diyor orda insallah.

ahh şiveli berilim benim senin o güzel canını ..

(beril kızın adı)

atladığım varsa da orada şiveli beril'den eminim. ben de takılmıştım ona :)

kendisi aslında o anda sarsılarak boşalıyor ondan ne dediğini tam çıkaramıyoruz.

@demcan +1 kesinlikle öyle söylüyor.

yapması en kolay börek milföy hamuruyla yapılanlar. milföy hamuru al içine sosis koyup köşelerinden katla ( zaten kare hamur üçgen hale getir.) üzerine yumurta sarısı yada yoğurt sürüp 180 derece fırında 20 dakika yada iyice kabarıp kızarıncaya kadar pişir. içine koyacağın malzeme sana kalmış ben sosis dedim kavrulmuş kıyma, kuşbaşı doğranmış hafif kavrulup içersine konserve bezelye ve haşlanmış patates eklenmiş bir harçta kullanabilirsin sana kalmış.

benim yapmasınıda yemesinide sevdiğim bir börek var görece daha zor.yufka, haşlanmış tavuk,beşamel sos ve galeta unu ile yapılıyor. tavuğu haşlayıp didikliyorsun. bir tavada bir buçuk kaşık margarinle kavurduğun iki kaşık una azar azar kıvamını buluncaya kadar eklediğin sütten müteşekkil beşamel( bunu tutturması zor işte) sosa tavukları ekleyip biraz karabiberle kavuruyorsun. iki kat yufkayı 5e 15 parçalara bölüp hazırladığın sosla sarıyorsun. yumurta sarısına batırıp galeta ununa buluyor, yine 180 derecede pişiriyorsun. çok lezzetli bir börek özellikle tavsiye ederim.

daha dün yaptım çok güzel oldu..
marketten yufka al, yarım kilo 3-4 kişi için yeterli, yarım kilodan 3 tane yufka çıkıyor.
yufkaları 2ye bölüyorsun.
yoğurt-yumurta-beyazpeynir'i çırpacaksın önce peynirleri iyice ezeceksin. ve bu karışımı yarım yufkanın tam ortasına bir şerit şeklinde dökeceksin. bu karışımın tam üstüne de gene şerit şeklinde, önceden yıkayıp doğradığın ıspanakları dökeceksin, sonra da yufkayı dürüm haline getireceksin.
sonra da tabanını yağladığın tepsiye koyacaksın bu dürümüü. düz bir şekilde koyma dürümü, kıvır falan, yuvarlak hale getir. o zaman gül böreğine benzer. sonra da bu böreğin üzerine az yağ ve yumurtadan oluşan karıçımı sür, üstüne de biraz beyaz peynir veya rendelenmiş kaşar koy.
200 derecede 5-6 dk ısınmış fırına koy ve böreğin rengi sarımsı-kırmızımsı bir renk alınca çıkar fırından. 10 dakika falan sürüyor o rengi alması.

benim yaptığım börekler büyük olmuştu, eğer sen güzel görünsün istiyorsan, yufkayı 2ye değil, 3e veya 4e bölerek yap.
verdiğin linktekiler, yufka fazla kuru olmasın diye suya sokmuş olabilir, ama ıspanak zaten sulu olduğu için suya sokmaya gerek yok. en azından ben sokmadan yaptım, çok da güzel oldu.

mr fusion güzel tarifler teşekkürler.
de jure teşekkür ederim. Sizin tarifi yapmaya başladım. Hadi bakalım. :)

hazır yufkalı börekte muhteşem ve kolay bir katlama şekli öğrendim daha yeni.

1. 3 tane yufkayı aralarına zamazingo koyarak üstüste diziyoruz. en üste de ana malzemeyi koyuyoruz.

2. yufkanın yuvarlak olan çıkıntılı kısımlarını içe katlayarak bir kare elde ediyoruz. yani yufkanın sağ kenarındaki yarım ayımsı çıkın tıyı tutup içe kıvırıyoruz. sol kenar yarım ay çıkıntıyı içe kıvırıyoruz. üstünü ve altını da içe doğru kompile alınca elimizde bir kare oluşmuş oluyor.

3. karenin bir köşesini alıp ortaya getiriyoruz. bu işlemi tüm köşeler için yapıyoruz. dört köşenin ucu ortada birleşiyor.

tırt ama dünya çapında sanal bir hareket bence. gören yapsın hesabı.

knowyourmeme.com

(bkz: 241543903 ) açıklanmış.

kafamı sokmak zor gelmişti: www.flickr.com

birinin fotoları taglemek için kendi kendine uydurduğu bişi. değinşik versiyonları da çıkmış.

bu foto fikrini ortaya atan kişinin buzdolabının seri numarasıymış (şaka diil)

1- kaktüslere çok su verme şimdi kış buharlaşma az olduğundan ayda bir ver. zaten çöl bitkisi en önemli özelliği suyu içinde depo etmesi.( ben öyle yapıyorum)
2-menekşeye aklıma geldikçe( üç günde bir falan ) su veriyorum altından su sızıncaya, toprak suya doyuncaya kadar.
3-bilmiyorum.
4- evet vardır. ama oranları önemli gübre vereyim diye çicekleri kurutma, yakma. www.agaclar.net e göz at sorularına ayrıntılı yanıtları orada bulabilirsin.

unuttum birde bitkiler güneş alsın. soğuktan ve aşırı sıcaktan koru.

kaktus icin ; fazla sulama malum kaktus col bitkisi.
menekse icin bisi diyemem ama annem tabagindan suluyordu.
guvenilir gubreyi her cicekciden alirsin.

@ mr fusion, cevap için teşekkür ederim. kaktüslerimin birinde 2 günde bir tatlı kaşığı kadar su verin yazıyor ama ben açıkçası onu pek takmıyorum 20 30 günde 1 su veriyorum hepsine. sadece o yaprak dökeni çözemedim işte :/ fotoğraf çekip çiçekçiye sorayım bari.

gayet aydınlık bi yerde yaşıyorum, çatı katındayım, pencerelerin şeklinden dolayı aydınlık oluyor ama direk güneş ışığı vuran yer kısıtlı, bu sebeple şanslıyım sanıyorum.

site için de teşekkürler tekrar :)

aklıma çocuk esirgeme kurumu geldi ya da sokak çocukları için çalışan dernekler filan var onlara bakabilirsiniz...

çocuk esirgeme kurumlarında xlarge ve large bedenler kullanılmayabilir.
mahallelerde genellikle esnaf haberdar olur zor durumda olanlardan, bakkala manava bir sorsanız, ihtiyacı olan var mı bildiğin diye?

ikinci el olmazsa kızılay seve seve alıyor.

(bkz: sevgi mağazası )

(bkz: lösev)
(bkz: bedensel engelliler dayanışma derneği)
(bkz: Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı)

Telefon numaraları 0542 785 20 02 /0538 626 47 83 e-posta adresi [email protected]

vallaha dooru diyorsunuz ama polisler valizin içini göremediklerinde, "ha neyse" diyip umursamaz davranacağını mı zannediyorsunuz ?
Tam tersine, gayet şüphelenip kesinlikle bavulu açacaklardır.

adam çantanın içinin görünmediğini gören görevli o çantayı açtırır. ayrıca o plaka görüntüde yoğunluk oluşturup kendini belli eder.

Kurşun levha diyorsan hiçbirşey görünmez kıllanırlar.
Diğer levha dediğin şey ise x-ışınını düzgün almaya yarayan gridler (kasetler) dir onların da x-ray geçirmeme gibi birşeyi yok.

xray cihazları hem X hem de Y ekseninden baktığından plakanın üzerine kaş göz çizerek çantada tavşan varmış gibi gösteremezsin.

ayrıca metaller ve özellike kurşun xray ışınını geçirmez. ancak geçirmez derken bunu hiç geçirmez gibi algılamayın asla sıfıra indiremez. eğer metal ince ise veya ışının gücü yüksek ise kurşun falan dinlemez gene arkasına geçer xray.

1- düşmez.
2- düşmez dedik :) kendiniz gidip tecil ettirmek isterseniz illa ki muayene olmanız gerekir.
3- açıköğretim'e kayıt olurken askerlik durum belgesi istenecek. şubeden alıp aöf bürosuna verdiğinizde tekrar öğrenci olacağınız için okul bildirimini kendisi yapıyor.

yerinizde olsam mezun olduktan sonra 2 yıl tecil hakkımı kullanırım, süre bitince de aöf'ye kayıt olurum. ekstradan 2 yıl tecil ettirmiş olursunuz :)

myo'dan hangi bölümden mezun oldun? aöf kayıt yaptırdığında büyük ihtimal hazırlık okuyacaksın. sen mezuniyet belgeni alsanda almasanda okul öğrenci belgesi vermeyecek. o yüzden fark etmez. hazırlık okuyup okumayacağına bağlı olarak ister hemen ister ekimden önce diplomanla başvur şubeye. çünkü aöf hazırlık sınıfında askerliği tecil etmiyor. hazırlığı geçip 3. sınıfa başladığında tecil etmeye başlıyor. ona göre sınıfta kalacağını göz önünde bulundurarak tecil hakkını ayarla. ayrıca doğum tarihine bağlı olarak açıköğretim askerlik durum belgesi isteyecek kayıt esnasında, o belgeyi alabilmen için muayene olman lazım.

myo'da tekstil teknolojisi bölümünden mezun oldum. aöf'e işletme bölümüne kayıt yaptırmayı düşünüyorum. fark derslerini vermem gerekiyormuş diye biliyorum.

iyice kafam karıştı. şimdi ben bu durumda ne yapmalıyım?

o zaman hazırlık sınıfı okuyacaksın. ve açıköğretim hazırlık sınıfı boyunca askerliğini tecil etmeyecek. myo diplomanla kazandığın 2 yıl tecil hakkını hazırlık sınıfını geçmek için kullanacaksın. okuldan diplomanı al. 31 ekimden önce askerlik şubesine git muayene ol tecilini yaptır, askerlik durum belgeni al. ve 2 sene içinde 3. sınıfa geçmeye bak 3.sınıfa geçtiğinde tecilinin bitmemesi gerekli 3.sınıfa geçildiğinde de tecil belgesi istiyor açıköğretim.. açıköğretimin eski kayıt kılavuzunu indir oku iyicene

amacı ne olacak. yapıştırıcı uygun olabilir ama ne için ne şekilde kullanacaksınız?

Amaç bir tür rezonans devresi oluşturmak. Bu tür sarımlardan birden fazla oluşturacağım için çıkarmam gerekecek cisim üzerinden. Evet aynı cisimden birkaç tane daha olsa çıkarmam gerekmeyebilirdi ama çıkmalı.

bir pilin üzerine veya işte çapı ne olsun istiyosan öyle bi malzemenin üzerine kağıt kapla sonra onun üzerine sar ama çok sıkı sarma, kağıdı çekince gelir bozulmadan.

Herhangi bir yapıştırıcı değil de sıcak tutkal tabancasıyla yapıştırırsanız alttaki cisme bulaşmaz kolay kolay. Çok daha az akışkan ouyor o. Zaten şeklini koruması için her halûkârda yapıştırın bence.

sıcak silikon kesinlikle çözer sorunu

sıcak silikon yoksa mumda işini görür. hatta gerekli sipir sayısından daha kalın sar çıkar gerkeli kadarını kes

ben yazana kadar yazmışlar zaten ama trafolarda da kağıt ve sıcak silikon (veya benzeri) arcılığı ile yapıyorlardı bunu. hatta trafo söküp dağıtırsanız bobin elinizde kağıt ve silikon parçaları ile kalıverir (yani eskiden öyleydi. çoktandır sökmedim trafo!)

şişenin dibini ayakkabıya sokup duvara vur.

vida?
matkap?

şişeyi geniş bir tencere içinde kırıyorum sonra ordan alıp bardağa boşaltıp içiyorum demişti tanıdığım biri. dedim sakın birdaha yapma.. cam parçacıkları mideni mahfeder. ben şu yöntemlerle baya bi şişe açmıştım. mantara uzun ve kalın bir vida takıyorum. ardından pense ile vidadan tutup kaba kuvvet ile çekiyorum. yani bir vida, birde pense.

teşekkürler çıkardım
vida tornavida pense

çıkarma da sok bi dahakine. şişeye girsin ne olacak.

kaşığın arkasıyla ittir şişenin içine

güvenle içine itebilirsin, defalarca tecrübeyle sabitledim.

çok komplike çalışmışsın, ne o öyle burjuva gibi, direk içeri kaktır...